yazılarıyla beni benden alan adam: Hakan GÜNDAY

* Hiçbir şey geçmeyecek baba. Kimse iyileşmeyecek. Çünkü tanrının tanrısı yok. Biz ona inanıyoruz ama o hiçbir şeye inanmıyor. Belki de tek gerçek tanrısız, tanrının kendisi. Tanrısızlık tanrıya mahsus. Bu yüzden, kurallarda adalet ve asalet arama! Çünkü tanrı ne asil ne de adil olmak zorunda! Benim gibi!
* Yıllar önce, okuduğum kitaplardaki, seyrettiğim filmlerdeki yalnız insanlara özenirdim hep. Yalnızlara. Konuşacak kimsesi olmayanlara. Sonra hayat beni buralara getirdi. Tabii ayaklarımın azımsanamayacak yardımıyla. Ve artık o roman karakterlerinden biri oldum. O kitaplardaki yalnızlığı çok gösterişli bulurdum. Aynı zamanda da korkutucu. Kendime;Bu kadar yalnız kalınabilir mi? diye sorardım. Sosyal hayvan insan, dayanabilir mi kimsesizliğe? Ama artık biliyorum yalnızlığın korkulacak bir yanı olmadığını... Tabii bunu ruh sağlığı yerinde ve içlerinde tek bir kişilik taşıyanlar için söylemiyorum. Sözüm benim gibi içinde binlerce ruh taşıyanlara, Uzakdoğu efsanelerindeki canavarlar gibi yedi kafalı tek bedenli insanlara. Ben hep kalabalık oldum. Şehrin uzağındaki bir semte giden, günün tek otobüsü kadar kalabalık. Tıkış tıkış! Herkesin üst üste olduğu bir otobüs kadar. Dolayısıyla iyi geldi bana yalnızlık. Kendime yeterince zarar veriyordum. Ve bir de dünyanın vereceği zararları ortadan kaldırmanın imkanı olmadığına göre, yoklarmış gibi davranarak yalnızlığı seçmek en doğrusuydu...
Yalnızlık kurşun geçirmez. Dostluk, aşk, aile geçirmez. Hiçbir şey geçirmez. Dışarıdan sokmadığı gibi içeriden de çıkartmaz. Cerahat yapar. Antibiyotiğini de kendinde besler. Yeter ki nerede olduğu bulunsun... Ruhun nerede olduğunu düşünürüm bazen. Vücudumun neresinde? Sonra karar veririm. Ruhum, bedenimin bittiği yere kadar...

* Yaşayarak intihar etmeyi seçenlere yardım edilemez. bir stil meselesi. ya ağzına soktuğun bir 38'lik ya da ölene kadar kendini oksijenle zehirlemek. seçersin ölümünü. çocuk oyuncağı kalır kendini asmalar, over dose'lar, altmış sekiz yıllık intiharın yanında..

* Daha anlayamamıştı sonunda ölüm olan bir hayatta mutlu son olamazdı. Kimse için. Ama yine de insanlar, kendilerini kandırmak için hayatlarını dönemlere bölüyorlar ve ancak o dönemlere mutlu sonlar uydurabiliyorlardı. Oysa hayat, her bölümünde ayrı bir hikâyenin döndüğü neşeli bir dizi değil, sonunda herkesin öldüğü ve katilin bulunamadığı sıkıcı bir filmdi..
* Ben ölüyüm! Bunu anlayabiliyor musun? Ölü! Sadece daha gömülmedim, o kadar.
* Ne ölüm, ne de hayat ! Hiçbiri kovalamıyor beni rüyalarımda. hiçbirinin eli bana değmiyor. Çünkü ellerim ceplerimde hiç olmadıkları kadar. Varlığıma nedensizlikten delirdim ben. Hiçbir nedeni kendime yakıştıramadığımdan. Hepsini giydim. Hiçbiri olmadı. Hepsi dar geldi. İnansaydım herhangi birine, uğruna gerekirse dünyayı kan gölüne çevirirdim. Okyanuslar kırmızı olurdu. Pıhtılaşmış kanlardan siyah dağlar yükselirdi. ama inanamadım. Bir türlü inanamadım… Bütün hayat bir illüzyon.
* Anladım bir yangın merdiveni olmadığını. hayatın arka kapısı yoktu. gizlice sigara içilen karanlık bir boşluğu bile yoktu. her şeyi bilen, her şeyi bilmeye devam ediyor ve bana gülüyordu.
* İnsandan ve bütün canlılardan iğreniyorum. Kendimdense nefret etmekten yoruldum ve bu konuda hiçbir şey hissetmiyorum. Oksijenle alışverişi olan her yaratık midemi bulandırıyor. Gözkapaklarımı derime kaynak makinesiyle yapıştırmak istiyorum. Bir canlı daha görmemek için! Ellerimden ayaklarımdan korkuyorum. Tek istediğim bütün düşündüklerimi içinde barındıran beynimi bedenimden yırtıp uzay boşluğuna fırlatmak. Bedenim olmadan, sadece ve sadece var olduğumu bana hatırlatacak olan zihnimin uçmasını istiyorum. Buna ruh diyenler de var. İlgilenmiyorum isimlerle. Sadece hiçliğin içinde bedensiz bir zihin olmak istiyorum. Sadece bir düşünce olarak var olmak! Tek aklıma gelen bu, yaşama acımdan kurtulmak için. Sonsuz hiçlikte yüzen bir düşünce. O kadar!
* Ama biliyorum, izin vermeyecek insanlar rahatça kendimizi yok etmemize. Arkadaş olacaklar. Aşık olacaklar. Sırdaş kesilecekler başımıza.
* Uyumadım. Pişman olmadım. Kendimden bile. Ben gerçektim. Dünyanın en gerçek adamı! Bana ait bir gezegen bulana kadar in­sanlara ve kendime zarar vermeye devam edeceğim... Biliyorum, beni linç edecekler. Beni bütün dünya öldürecek. En derinde be­nim cesedim olacak ancak bedenimi toprak bile kusacak... Ara­nızdayım her gece. Dolaşıyorum sokaklarda, sol elimde Şam'dan taşıyıp geldiğim yakutlu hançerimle..
* Benim adım Kinyas. Tanrıdan vazgeçtim. Ölmekten vazgeçtim. Çünkü ölürsem ve eğer yukarıda beni ödül ve ceza sisteminin bekçileri bekliyorsa çok büyük kavgalar etmem gerekecek. Ölmek istemyorum, çünkü tanrıyı da öldürürüm diye korkuyorum. Ve böyle bir vefata benim dışımda kimse dayanamaz.
* Çünkü yetişmen gereken bir hayat var, değil mi? Bir an önce buradan çıkıp gitmen gereken yerler var. Aptal bir ailen ve daha da aptal dostların. Anana sövseler, başını eğip yoluna devam edersin. Seni bekleyenler var. Sana bir şey söyleyeyim asker: Kimse yok! Seni bekleyen kimse yok.
* Ama bomboş bir zihni de görünce çok şaşıracaklardı, şeytan ve adamları. Yeni alınmış bir okul defteri kadar boş ve temiz bir zihinle karşılaşınca Tanrı bile, insan imalatı hakkında oturup yeniden düşünecekti. Bir yerlerde hata yapmış olmalıydı. Ben hataydım. Altı milyarda bir gelen hata! Hazırdım iade edilmeye. Doğduğum günkü kadar temiz ve boş bir zihinle. İlk günkü gibi!
* Hatırlıyorum, bir iki yazarın gülle gibi cümlelerini, filozofların kestikleri raconu: ‘Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.’ Yanılıyorlar hepsi de. İnsan hiçbir şeyi değil, her şeyi bildiği için mutsuz. Ben her şeyi biliyorum. Ve, bunlar, yürürken dengemi bozacak kadar ağır geliyor. Tek istediğim kurtulmak hepsinden, bütün bilgilerden, bütün düşüncelerden.
* Kim kimi kurtarabilmişti şimdiye kadar ? Beni kim kurtaracaktı ? " Kurtuluş " dedim "Ankara'da bir mahalle." fazlası değil . Belki bir de Bob Marley'in en iyi şarkısı. Daha fazla düşünmeye gerek yok. Adı her yerde, kendisi yok. Kurtulmaya gelmiyoruz bu dünyaya. Daha da saplanmak için buradayız. Dibine kadar. Onun için çürüyor bedenlerimiz ölünce. Mısırlılar uğraşmış efendileri kurtulsun diye. Ama nafile. Çaresi yok. Kurtuluşu beklemek yararsız. Gelmez çünkü. Kontenjan dolmuş. Biz daha çok kötülüğün sınırını zorluyoruz. Mucizeler bitti. Doğmak yeterince mucizevi. Başka bir tane daha beklemek aptalca. Ölmekte ikicisi.Bunların arasında da bir şey yok. Kimse beklemesin...
* Artık kimse bilmiyor beni. İzlemiyor yaptıklarımı. Hiçbir tanrının ilgi alanına girmiyorum. İlginç değilim hiçbir güç için. Kurtuluşu olmayan bir ruh gibi. Freni patlamış bir kamyon gibi! Hiç ilginç değil. Yapacak bir şey yok önümden çekilmek dışında. Yokuş bitene kadar. Büyük çarpışmaya kadar. Hızlandıkça ağırlaşan bir kamyon. Bu yüzden dostsuz kaldım. Daha fazla ezmemek için, ruhlarını, sevebileceklerimin…