Seni Aradım Doğduğum Şehir.. Kaybolan Şehir..*



Bayılıyorum şu otoban manzarasına.. Uzayıp gden yol, ışıklar ve tepede ay.. Havada hafif bir serinlik.. Şu an aslında çok mutlu olmam lazım, ama unutmuşum nasıl mutlu olunduğunu, beceremiyorum. Önümde yarın geceye alınmış bir adet İstanbul bileti var.. İstanbul.. Doğduğum şehir.. Aylardan beri gitmediğim şehir.. Yıllar evvel kaçtığım şehir.. Aşık olduğum tek şehir.. Özlediğim şehir.. Ama birşey var.. Çok tuhaf birşey.. Saçma birşey.. Sanki gitmek istemiyor gibiyim.. Bu akşam biraz yürüdüm kulağımda Yaşar Kurt'un Alışamadım bu kente şarkısı.. Ben alışamadım bu kente, İzmir'e.. Sevmedim diyemem, İstanbul'a olan özlemimden sanki İzmir sorumluymuş gibi davranınca, sevmiyormuşsun gibi hissediyorsun.. Seviyorum aslında.. İnsanı, dokusu, modernliği, güvenliliği, çağdaşlığı.. Ama alışamadım.. Sanki burda kalacakmışım da İstanbul'a hiç dönemeyecekmişim gibi hissederek, korkuyla yaşadım burda ve bu yüzden olsa gerek alışamadım, alışmak istemedim belki.. Ve şimdi bu gece benim çok mu çok mutlu olmam lazım aslında.. Önümde İstanbul'da, evimde, odamda, ailemle geçecek 15 gün var.. Ama.. Ama başka şeyler de var.. Ama eksik şeyler de var.. Mesela artık hiç görüşmediğim, görüşmek istemediğim çok eski bir dostum var orada (dostum sandığım..).. Mesela benim canımın yarısı Gözde'm yok şu an orada.. Mesela o çocuk, o lanetli hikaye, o lanetli anılar, o lanetli 3 sene; o orada, okulu bitirip temelli döndü.. Ama işte en acısı Gözde'min olmayışı.. Onu görmeden, onunla zaman geçirmeden geçecek bir İstanbul tatili..
Yine de mutlu olmam gerekirdi.. Eksik de olsa, fazla da olsa İstanbul'a, doğduğum şehre gidiyorum yarın gece.. Ama mutlu olamıyorum.. Kaybolan şehir diyor ya hani Bulutsuzluk Özlemi şarkıda; ya gerçekten kaybolmuşsa, ya ben yolumu bulamazsam tekrar.. Ben o zaman n'apacağım? Ya beni içine çekerse yine o lanet.. Tanrım, aklıma mukayyet olmadın, bedenime mukayyet olmadın, bari ruhuma mukayyet ol.. Lütfen!..