Oyun Bitti Beyler, Berbattınız !

Sonra bir sabah yıllar boyu hiç bir sorumun cevabını bulamamış olduğumu farkettim. Sorular hep soru halinde kalıyordu ve gittikçe sayıları artıyordu. Ana temaları aynıydı oysa ama yine de çözemiyordum. Birşey vardı, birşey fazlaydı, birşey eksikti. Kül tablası doluyor doluyor, ama bir türlü boşalmıyordu. Yüzler yerini gölgelere bırakıyor, gölgeler zamanla hiçleşiyor, hiçin yerini sonra tekrar yeni yüzler alıyordu. Kısır bir döngüydü sanki zaman. Hep aynı şeyi merak ediyordum. Yüzlerin ten rengi, dini, dili, ırkı, ahlaki değerleri, düşünceleri değişiyor, sorular başkalaşıyor ama özünde hep aynı kalıyordu. Ama o sabah farkettim ki, aslında yoktu yanıtım. Bu dünyada benim yanıtım yoktu. Karşılığı olmayan bir varlıktım. Bir sebebi yoktu, bu kadardı, böyleydi işte. Adımın yanına gizlenmiş bir soru işareti vardı ama ben yıllarca görmemiştim onu, nasıl da farketmemiştim! Tamamlanmak için değil ben yarım bırakılmak için gelmiştim. Bazı insanlar böyledir. Onların hayatlarında tek dönüm noktası bu gerçeği farkettikten sonra yaşadıkları değişimdir. Bunu farkettiğim o sabahtan sonra artık biliyordum, bir daha hiç birşey eskisi gibi olmayacaktı. Varlığıma son vermemi engelleyen bu gerçek oldu. Aslında tam da amacıma uygun yaşamıştım, ama daha fazla bana biçilmiş bu rolü oynamaya niyetim yoktu. O sabah kostümümü çıkardım ve sahneden indim, dudaklarımda Cezmi Ersöz'ün şu unutamadığım dizeleri :


 ARTIK SOKAĞA ÇIKABİLİRSİN


Evine çağırdın ilkyaz sevinçlerini
çocukluğuna

Yırtıldı gözlerin, içine hayat doldu
o karanlık ışık...
Yükün yok
artık her sabah hoyrat bir özgürlük uyandırıyor seni...

Kalbinde herşey eşitlendi
Haz ve sıkıntı
Boşluk ve güven
Hasret ve ölüm
Gözlerine hastalıklı bir güzellik geldi

Şimdi acı çeken yanınla bile alay ediyorsun...

Kalbine çağırdın herkesi
Kendini bile
Artık sokağa çıkabilirsin
Ömründen düştün kendini