"Mutluluğun Resmi" diyorlardı ...

  Şiirleriyle büyüdüğüm  ve çok büyük bir hayranı olduğum Nazım Hikmet Ran'ın Saman Sarısı adlı bir şiiri vardır. O şiirin bir bölümünde ortaokul yıllarımda ezberlediğim, Ressam Abidin Dino'ya ithafen şu dizeler yer alır:

  ...
  sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin
  işin kolayına kaçmadan ama
  gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
  ne ak örtüde elmaların
  ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
  sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin
  1961 yazı yılları ortasında kübanın resmini yapabilir misin
  çok şükür çok şükür bugünü de gördüm ölsem de gam yemem
  gayrının resmini yapabilir misin üstad?
  ...
 

  Bundan bir önceki postta beni mutlu eden nadir karelerden birini koydum bloga.. Ve ardından sevgili Mia'nın yorumu geldi: Mutluluğun resmi.. O an aklıma bu dizeler düştü.. Ve Abidin Dino'nun yukardaki dizelere ithafen Nazım Hikmet'e verdiği cevabı:


  Kokusu buram buram tüten
  Limanda simit satan çocuklar
  Martıların telaşı bambaşka
  işçiler gözler yolunu.
  inebilseydin o vapurdan
  Ayağında Varnanın tozu
  Yüreğinde ince bir sızı.
  Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
  hasretle kucaklayabilseydim
  seninle, bir daha.
  Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
  Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
  Yapardım mutluluğun resmini
  Başında delikanlı şapkan,
  kolların sıvalı, kavgaya hazır
  Bahriyeli adımlarla düşüp yola
  Gidebilseydik Meserret Kahvesine,
  ilk karşılaştığımız yere
  Ve bir acı kahvemi içseydin.
  Anlatsaydık
  o günlerden, geçmişten, gelecekten,
  Ne günler biterdi,
  Ne geceler...
  Dinerdi tüm acılar seninle
  Bir düş olurdu ayrılığımız,
  anılarda kalan.
  Ve dolaşsaydık Türkiyeyi
  bir baştan bir başa.
  Yattığımız yerler müze olmuş,
  Sürgün şehirler cennet.

  işte o zaman Nazım,
  Yapardım mutluluğun resmini
  Buna da ne tual yeterdi;
  ne boya..





  Onların "Mutluluğun Resmi" ile kendi "Mutluluğun Resmi"'me baktım.. Bu muydu gelip gelebileceğimiz nokta? Bu mutluluğun değil de umutsuzluğun resmi değil miydi? Sayfaların ardına saklanmak, ütopyamızı sadece içimizde yaşamak, yalnız kalmak ve kalmaktan mutluluk duyabilmek.. Nerde gelecek güzel günlerin hayali? Nerde o uğurda verilen kavgalar? Gençliğin büyük kısmının dünyası güzel kıyafetli makyajlı bir hayatın kollarındayken, geri kalan kısmının dünyası da dört duvar arasında kitapların altında mı kalmıştı? O güzel adamların düşleri şimdi bizim sadece okuyup iç çektiğimiz, hayallerimizde yaşadığımız ama kimselere anlatmadığımız, paylaşmadığımız, uğrunda hiçbir şey yapmadığımız birşey haline mi gelmişti.. Düşündüm... Düşündüm ve acıdım halime, halimize.. Düşündüm ve acı-dım.. 



Fotoğraf 1962 Kasımında Paris'de çekilmiş.
Avni Arbaş, Güzin Dino, Nazım Hikmet Ran, Abidin Dino ve Vera Tulyakova