...
sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin
işin kolayına kaçmadan ama
gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil
ne ak örtüde elmaların
ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini
sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin
1961 yazı yılları ortasında kübanın resmini yapabilir misin
çok şükür çok şükür bugünü de gördüm ölsem de gam yemem
gayrının resmini yapabilir misin üstad?
...
Bundan bir önceki postta beni mutlu eden nadir karelerden birini koydum bloga.. Ve ardından sevgili Mia'nın yorumu geldi: Mutluluğun resmi.. O an aklıma bu dizeler düştü.. Ve Abidin Dino'nun yukardaki dizelere ithafen Nazım Hikmet'e verdiği cevabı:
Kokusu buram buram tüten
Limanda simit satan çocuklar
Martıların telaşı bambaşka
işçiler gözler yolunu.
inebilseydin o vapurdan
Ayağında Varnanın tozu
Yüreğinde ince bir sızı.
Mavi gözlerinde yanıp tutuşan
hasretle kucaklayabilseydim
seninle, bir daha.
Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi
Bağrımıza bassaydık seni Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Başında delikanlı şapkan,
kolların sıvalı, kavgaya hazır
Bahriyeli adımlarla düşüp yola
Gidebilseydik Meserret Kahvesine,
ilk karşılaştığımız yere
Ve bir acı kahvemi içseydin.
Anlatsaydık
o günlerden, geçmişten, gelecekten,
Ne günler biterdi,
Ne geceler...
Dinerdi tüm acılar seninle
Bir düş olurdu ayrılığımız,
anılarda kalan.
Ve dolaşsaydık Türkiyeyi
bir baştan bir başa.
Yattığımız yerler müze olmuş,
Sürgün şehirler cennet.
işte o zaman Nazım,
Yapardım mutluluğun resmini
Buna da ne tual yeterdi;
ne boya..
Onların "Mutluluğun Resmi" ile kendi "Mutluluğun Resmi"'me baktım.. Bu muydu gelip gelebileceğimiz nokta? Bu mutluluğun değil de umutsuzluğun resmi değil miydi? Sayfaların ardına saklanmak, ütopyamızı sadece içimizde yaşamak, yalnız kalmak ve kalmaktan mutluluk duyabilmek.. Nerde gelecek güzel günlerin hayali? Nerde o uğurda verilen kavgalar? Gençliğin büyük kısmının dünyası güzel kıyafetli makyajlı bir hayatın kollarındayken, geri kalan kısmının dünyası da dört duvar arasında kitapların altında mı kalmıştı? O güzel adamların düşleri şimdi bizim sadece okuyup iç çektiğimiz, hayallerimizde yaşadığımız ama kimselere anlatmadığımız, paylaşmadığımız, uğrunda hiçbir şey yapmadığımız birşey haline mi gelmişti.. Düşündüm... Düşündüm ve acıdım halime, halimize.. Düşündüm ve acı-dım..
Fotoğraf 1962 Kasımında Paris'de çekilmiş.
Avni Arbaş, Güzin Dino, Nazım Hikmet Ran, Abidin Dino ve Vera Tulyakova