247 sn.

  Çok uzun yıllar geçmiş gibiydi, yaşadığımızdan da uzun. Bir an, çok kısa bir an sende kendimi gördüm. Kendimde seni. Sustum. Sustun. Suskunluklarımız bile yer değiştirmişti. O an "Anladın mı şimdi" demek istedim. Ama sen bambaşka birşey söyleyerek zaten anladığını hissettirdin. Aynı eskiden benim yaptığım gibi..

  Kaç yıl geçti üstümüzden? Ve bu yıllar nasıl sadece 247 sn de geçebildi önümüzden?


  (Hem bir insan 247 sn.'de maksimum neler düşünebilir ki? Kaç farklı hisse kapılabilir? Gözünün önünden kaç görüntü geçebilir?)


  Anladım artık, olmayacak bir kez daha. Belki sen de anladın. Belki artık sen de benim gibi vazgeçtin. Şimdi anlıyorum; ben geceler boyu kıvranırken o soğuk telefon konuşmalarının ardından, sen neler düşünüyordun, neler hissediyordun. Şimdi anlıyorum; bir insan bu kadar istenirken, nasıl bu kadar kayıtsız kalabilir bu isteğe. Şimdi anlıyorum; beni anlaman için ne olması gerektiğini. Şimdi anlıyorum; beni anlaman için nasıl bir kadın olmam gerektiğini. İşte! Yarattığın kadın bu! Senin kadının! Ateşten yarattığın buzul! Yaratırken kendini yitirdiğin..

 

  Bırak artık.

  "Günahkar olan ben değilim."



  Bu sonu sen yazdın.