"Bugün sana uzaktan baktım yine... Hissetmiş gibi başını benden yana çevirdin... Akıp giden caddeye boş gözlerle baktın... Camın arkasında durmuş sana bakan bir kadın vardı az ötende... Görmedin... Gözlerimi kapadım bir an. Girdim kapından içeri. Tanıyamadın mı? Hayır, hayır; tanıdın. Bildin bir bakışta beni. Gözlerindeki ifade şaşkınlık mı, sevinç mi, yoksa üzüldün mü? Yüzlerce bakış geçti bakışlarından... Bilemedin... Tuttum elinden, dışarı çıkardım seni o yerden, o semtten, o şehirden, o ülkeden, o dünyadan... 7 gün, 7 gece gittik... O kadar çok gittik ki, ardımızda kalanlar bir zamanlar yaşadığımızı bile unuttu... O kadar çok gittik ki, biz bile unuttuk kendimizi... Durdum sonra, baktım yüzüne... Yüzündeki acıları teker teker öptüm... Sonra ellerini... "Bir adamın eli öpülür mü hiç" diye sordun; "Öpülür" dedim... Yorgunsa taşımaktan ellerinde herkesi, ama en çok anlamaktan yorgunsa elleri; en çok elleri öpülür bir adamın" diyip kapandım ellerine... O kapıdan içeri girdim ve uyandırdım seni o derin uykundan. Açtım sonra gözlerimi. Hala oradaydın, o camın ardında... İndim kaldırımdan. Sense ayağa kalktın. "Burdayım, burda" diye bir an el etmek istedim sana; ama sen arkanı döndün o anda. Durdum. Taş kesti bir an ayaklarım. Durdum öylece. Adımlarım gerisin geri döndü geldiği yere. Eğdim başımı sonra önüme, tuttum evimin yolunu..
Hepsi bu... Sonrası yok."
Sonu yok.
Sonu yok.