Eski odamı küçük geldiği için değil, tıka basa anılarla dolu olduğu için değiştirmek istemiştim.
Aynı anda birden fazla şeyden tiksinmeye başlamıştım ki buna kendim de dahildim.
Bu daha büyük odaya geçtim.
Ama odam büyüyünce yalnızlığım da büyüdü sanki.
Derinleşti.
En boktan aylarım bu odada bu duvarlarla ve bu saatler boyu gözümü diktiğim tavanla geçti.
Hatırlayacak tek bir anımın olmadığı aylar.
 Oysa eski odam öyle değildi. 
Bir ara girmek istemiyordum o odaya, her santimetrekarede bir anının gölgesi vardı.
Ama o anılarda 
kahkahalar vardı,
mutluluk vardı,
huzur vardı,
tamam o aralıksız ağladığım 2 günü unutmadım.
O fotoğrafını çekip hafızamın en güzide yerine astığım görüntünün ardından kendimi odaya kilitlediğim geceyi unutmadım.
Ama ben eski odamı özledim yine de.
O odada ben vardım.
Henüz nefes alıp veren ben.
Son bir gayretle saçlarına uzanan ben.

Ben odamı özledim.

Odamı da değil aslında belki de.

Ben seni özledim.

 Bir daha asla dokunamayacağım o siyah saçlarını özledim.